Ey Oruç Tut Beni

Ramazan ayı, Müslümanlar için sadece yemek ve içmekten uzak durulan bir dönem değil, aynı zamanda ruhun terbiye edildiği, kalbin arındığı, sabrın ve tevazunun pekiştirildiği mübarek bir zamandır. Ancak günümüz toplumunda, özellikle sigara tiryakilerinin ve bazı iş ortamlarının sergilediği sabırsızlık ve saldırganlık, Ramazan’ın getirmesi gereken içsel dinginlik ve maneviyatla çelişmektedir. İnsanlar oruç tutuyor; fakat ne yazık ki, orucun asıl amacı olan sabır ve kendini kontrol etme erdemi, yaşamlarına tam anlamıyla yansımıyor.

Ramazan Ayının Manevi Değeri

Ramazan, kalbin dünyadan uzaklaşıp Allah’a yöneldiği, nefis terbiyesinin yapıldığı ve sosyal ilişkilerin daha şefkatli hale geldiği bir aydır. Bu ayda, insanın kendisini, hem bedenini hem de ruhunu kontrol altına alması, dünyevi heveslerden sıyrılarak içsel bir dengeye ulaşması beklenir. Oruç, yalnızca fiziksel bir ibadet değil, aynı zamanda ruhsal bir mücadelenin, nefsin terbiye edilmesinin de simgesidir.

Oruç ve Sabır

Kur’an-ı Kerim’de, orucun farz kılınma amacı ve bunun insanlara kazandıracağı erdemler üzerinde durulmuştur. Bakara Suresi’nde şöyle buyrulmaktadır:

“Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız.”

Bu ayet, orucun sadece yemekten ve içmekten uzak durmak değil, aynı zamanda kalpte sabrı, tevekkülü ve takvanın (Allah korkusunun) gelişmesini hedeflediğini göstermektedir. Ayrıca, aynı surede şöyle buyrulmuştur:

“Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allah’tan yardım dileyin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.”

Bu sözler, sabrın ne kadar önemli olduğunu ve orucun ruhani boyutunun, insanı zorluklar karşısında metanetli kılması gerektiğini vurgular. Ancak ne yazık ki, bazı kesimlerde oruç tutmak yalnızca bedeni bir zorunluluk olarak algılanmakta; gerçek anlamda sabrı, hoşgörüyü ve insanlara karşı şefkati geliştirmekte yetersiz kalınmaktadır.

Hadis Işığında Oruç

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Ramazan ayının faziletini ve orucun manevi yönünü şu hadisleriyle bizlere aktarmıştır:

“Kim Ramazan orucunu, iman ve sevap umuduyla tutarsa, geçmiş günahları affolunur.”

Bu hadis, orucun sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal bir temizlik ve yeniden doğuş vesilesi olduğunu işaret eder. Oruç, müminin nefsine karşı verdiği mücadelede, ona sabrı ve huysuzluk yerine içsel huzuru getirir.

Ayrıca, hadislerde sıkça vurgulanan bir diğer nokta da orucun, insanın kalbini yumuşatıp, çevresine karşı daha anlayışlı ve merhametli olmasını sağlamasıdır. Bu bağlamda, orucun bir “sabır ilacı” olduğu ve insanı saldırganlıktan uzaklaştırdığı ifade edilir.

Günümüz Toplumunda Oruç ve Davranışlar

Maalesef modern yaşamın stres ve baskıları, iş yerlerinde ve sosyal çevrelerde orucun getirmesi gereken içsel dinginliği gölgeleyebiliyor. Sigara tiryakileri ve benzeri alışkanlıklarla mücadele edenler, oruç tutarken aynı zamanda bu alışkanlıkların bıraktığı fizyolojik ve psikolojik etkilere maruz kalabiliyor. Bunun sonucu olarak, sabrın ve umudun yerine, anlık hoşnutsuzluklar, saldırganlık ve tahammülsüzlük ortaya çıkabiliyor.

Patronlar ve çalışanlar arasında yaşanan gerginlik, aslında orucun ruhani dokusunun tam tersine, dünyevi hırsların ve stresin izlerini taşıyor. Oysa ki, Ramazan ayı sabrın, paylaşmanın ve gönüllülüğün ayıdır. Bu ayda, bireyler arasında sevgi, hoşgörü ve anlayışın artması; toplumsal barışın ve huzurun sağlanması beklenir.

İçsel Dönüşüm Çağrısı

“Ey Oruç Tut Beni” başlığı altında dile getirdiğimiz bu değerlendirme, orucun sadece fiziksel bir ibadet olmaktan çıkıp, manevi bir yeniden doğuş ve içsel dönüşüm aracı olması gerektiğini hatırlatır. İslam’ın öğretilerine göre, oruç tutmak; nefisle mücadele, sabrın ve tevazunun bir göstergesi olarak yaşanmalıdır. Ramazan ayı, bize sabrı öğretir; her nefeste, her iftarda, her sahurda, kalplerimizi yumuşatıp, insanlara karşı şefkat ve anlayışla yaklaşmamızı emreder.

Bu kutsal ayda, oruç tutan her bireyin, hem beden hem de ruh sağlığını koruyarak; yaşamın her alanında daha sabırlı, daha merhametli ve daha hoşgörülü olmasını temenni ederiz. Oruç, gerçek anlamıyla insanı tutmalı, sadece acıyı değil, içsel huzuru da beraberinde getirmelidir. Ramazan, kalplerimizi Allah’a açan, nefsimizi terbiye eden ve bizi gerçek manada birbirimize kenetleyen bir ayna olsun.

Ramazan’ın getirdiği bu manevi derinlik, yaşamın her anında ve her nefeste hissedilmeli, öfke ve sabırsızlık yerine, sabır, sevgi ve merhametle dolu günler yaşanmalıdır. Çünkü oruç, yalnızca mideleri değil, kalpleri de tutmalıdır.

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail
0Shares

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

%d blogcu bunu beğendi: